1984 gerçekleşiyor mu? gerçekleştiriliyor mu? Dünya halkları bir virüsle karşı karşıya kaldı… Yoksa bırakıldı mı diye de sormak lazım… Ner...
1984 gerçekleşiyor mu? gerçekleştiriliyor mu?
Dünya halkları bir virüsle karşı karşıya kaldı… Yoksa bırakıldı mı diye de sormak lazım…
Nerden çıktığının aslında basit bir propaganda olmasının dışında hiçbir önemi yok. Zira ebola visrüsü de afrikanın en yoksul yerinden Afrika’nın en kalabalık ülkesi olan Nijerya’da yayılan Lassa( Ebola virüsünün başka bir türü) dünyaya yayıldı ama kökeninin ingiliz burjuvazisi olduğu bilinmektedir. Maymunlardan insanlara geçen bu virüsü maymunlara enjekte eden ingiliz bilim adamlarıydı.
Dertleri de insanlık olmadığı bugun bilinen bir gerçekliktir.
Ben bilim insanlarının yalancısıyım onlar kendi aralarındaki tartışmalarda diyorlar ki “Normal virüsler tek sarmallı DNA ya sahip iken , her iki virüsünde çift sarmallı DNA’ya sahip olması ,tanısını güçleştirmektedir.Bu iki virüsün Labratuarortmanında hazırlanmış olma olasılığı kanısı güçlenmektedir.”
Çin halkı yüzyıllardır ,Yarasa ve Yılan gibi Hayvanları gıda olarak tüketmektedir. Hastalığın bu besinlerden çıktığı , tirajikomik bir durum oluşturmaktadır.
Çin devleti ve Ekonomisi bu algı operasyonu ile birileri tarafından özellikle hedef seçilmiştir.
Bu dedikoduların yayılması hangi ülke ve sınıfların çıkarınadır artık bunu da sevgili okuyucu değerlendirsin?
Virüs salgını öncesi bir ülke dünya nufusundan şikayetçidirler. Örneğin ABD de dünya’yı kurtarmak şiarıyla yola çıkan GaviAlliance ,Dünya Nüfusunu 500 milyona düşürmek istemektedir. Bu 500 milyon kişi hesaplandığında kimlerden oluşmaktadır acaba diye merak edenler varsa hesaplasınlar. Kaç kapitalist var ve bunlara hizmet etmesi gereken kaç işçi olmak zorunda; hesap gayet kolay…
Yeni Corona (Covit 19)’nın türevleri Sars, Kuş gribi , Mers ve Corana virüsleri geçmişleri ve yayılmaları izilendiğinde bugune kadar Balkanlar’ı geçmeden hep durdurulmuştur. Teknik bilgiler bir yana meraklı arkadaşlar gerekli aramalarla bilgileri internetten bulup ayıklayıp okuyabilirler meraklısı olmayanlar için zaten sıkıntı yok onlar okumasa da olur. Bizce sakıncası yok.
Onlar bilmezlerse virüste onları öldürmez Takdir-i ilahi ile ölmüş olduklarından mutlu ve mesut ölmüşlerdir. Konumuz dışındadırlar…
Virusün umaulanın dışında dünyada hızla yayılması ve geometrik bir yayılma ile kısa sürede dünya sağlık örgütünce salgın olarak kabul edilmesi ile ortaya çıkan tablo ve tartışmalar ortalığa deli saçması olarak saçılmaktadır.
Türkiye’de her boku bilioglar ortalığa tükürükleri ile virüs saçarlarken salgını hızlandırdıklarının farkında bile değiller. Ama biz onları bırakalım da olanlara bir bakalım.
Kapitalistler her şeyi yasaklarken iş yerlerinde çalışmayı ve işçilere işe gitmemeyi yasaklamayı unuttular sanırım..
Bu namussuzlar işçilerin hepsinin ölmesini mi istiyorlar yoksa İngiltere gibi doğal aşılanma (savunma geliştirme ) yöntemi geliştirerek işçilerin daha sağlıklı olmalarını mı istiyorlar.
Sayın okur gülme hemen… Olmaz olmaz..
Ama benim aklıma bir sürü soru geliyor.
Örneğin açıklamalarda Sağlıklı insanlar virüsten etkilenmiyorlar ya da basit bir grip gibi geçiriyorlar.
Riskli grup belli bir yaşın üstündeki kronik hastalar ve sağlıkları bozuk çocuk ve bebekler diye açıklamalar yapıyor bilim insanları.
Birleşmiş Milletler bir ülkedeki yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranına göre bir tanım geliştirmiş ve toplumları yaşlı nüfus oranına göre dört grupta sınıflandırmıştır. Bu sınıflandırmaya göre;
• 1.Genç toplumlar: (65 yaş ve üzeri nüfus yüzde 4’ten az olan)
• 2.Erişkin Toplumlar: (65 yaş ve üzeri nüfusu yüzde 4 ile 7 arasında olan)
• 3.Yaşlı toplumlar: (65 yaş ve üzeri nüfusu yüzde 7 ile 10 arasında olan)
• 4.Çok yaşlı toplumlar: (65 yaş ve üzeri nüfusu yüzde 10 üzerinde olan) https://ailevecalisma.gov.tr/media/5201/giris-ve-icindekiler.pdf
Mesela Türkiyede TUİK verilerine göre Yaşlı nüfus son beş yılda %16 arttı Yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2014 yılında 6 milyon 192 bin 962 kişi iken son beş yılda %16 artarak 2018 yılında 7 milyon 186 bin 204 kişi oldu.
Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2014 yılında %8 iken, 2018 yılında %8,8'e yükseldi. Yaşlı nüfusun 2018 yılında %44,1'ini erkek nüfus, %55,9'unu kadın nüfus oluşturdu. Nüfus projeksiyonlarına göre, yaşlı nüfus oranının 2023 yılında %10,2, 2030 yılında %12,9, 2040 yılında %16,3, 2060 yılında %22,6 ve 2080 yılında %25,6 olacağı öngörüldü. Yaşlı nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, 2014 yılında yaşlı nüfusun %60,9'u 65-74 yaş grubunda, %31,4'ü 75-84 yaş grubunda ve %7,7'si 85 ve daha yukarı yaş grubunda iken, 2018 yılında %62,2'si 65-74 yaş grubunda, %28,6'sı 75-84 yaş grubunda ve %9,2'si 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görüldü.
2000 yılında yaşlı nüfusun % 62’si gelişmekte olan ülkelerde yaşıyorken 2030’da bu oran % 75-80’e ulaşacaktır. Günümüzde sayısal olarak en fazla yaşlı (106 milyon) Çin’de yaşamaktadır. Ardından Hindistan (59.6 milyon), Amerika Birleşik Devletleri (38.7 milyon) ve Japonya (27.7 milyon) gelmektedir. Türkiye’de yaşayan yaşlı sayısı 5.1 milyondur ve dünya sıralamasında 19. sırada bulunmaktadır (4,6). 2050 yılında gelişmekte olan ülkelerden Çin (437 milyon), Hindistan (324 milyon), Endonezya (70 milyon) ve Brezilya’da (58 milyon) yaşayan yaşlı sayıları, dünyada ilk sıralara yerleşecektir (2). Günümüzde, dünyada yaşlıların nüfus içinde yüzdesinin en fazla olduğu kıta, Avrupa (% 20) ve en az olduğu kıta ise % 5 ile Afrika’dır. 2050 yılına gelindiğinde, Avrupa’da yaşlı nüfus oranı % 37’e çıkarken Afrika’da % 10 olacağı tahmin edilmektedir. Günümüzde, toplam nüfus içinde yaşlıların yüzdesinin en yüksek olduğu ülkeler; Japonya, Avusturya, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Slovenya, Yunanistan, İsveç ve İtalya’dır (2,4,7).
60 yaş üstü yaşlıların 0-14 yaş çocuklara oranı artarak gelecek 50 yıl içinde üçe katlanacaktır. 2000 yılında her 100 çocuğa 33 yaşlı düşerken, 2050’de her 100 çocuğa 101 yaşlı karşılık gelecektir. Şekil 3’te dünya nüfusu içindeki yaşlı ve çocuk oranlarının yıllar içindeki değişimi görülmektedir. Özellikle Asya ve Latin Amerika’da yaşlılık endeksinin artışı çok daha belirgin olacaktır (2,4). http://egetipdergisi.com.tr/tr/download/article-file/350446)
Bu kadar bilgi ile amma kafa şişirdin ne diyeceksen de diyenler olacaktır haklılar da ama bu veriler belki bazılarınında aklında bir takım karıncalamalar yaratabilirmi diye düşündüğümden kendimi tutamadım affola…
Yazımızın başlığına sadık kalarak gitmeye çalışıyoruz. George Orwell’in 1984 romanına yaptığımız göndermede 1984 gerçekleşiyor mu yoksa gerçekleştiriliyor mu diye sorduk. Cevabımızın diğer bir kısmı da kitaba bağlı olarak bizi gözetleyen Büyük Abi (Big Brother) olgusudur. Ki dünyanın tüm ülkelerinde nerdeyse nüfusun iki katı güvenlik kamerası ile donatılmış durumdadır. Büyük abiyi yarattığımız yerde geriye kalan kitleleri kontrol altına almak ve manüple etmek kalıyor. İkinci adımda gerçekleşiyor gibi…
Romanda özet olarak
– Finans kaynakları ve iş dünyasını devlet tayin edecek,
– Özel mülkiyet kaldırılacak,
– Aile birimi yeniden yapılandırılacak,
– Çocukları devlet yetiştirecek,
– İnsanların işlerini devlet belirleyecek,
– Seyahatlerde büyük kısıtlamalar yapılacak,
– İnsanlar için yerleşim bölgeleri oluşturulacak,
– İnsanlar yaşadıkları yerlerden ayrılmaya zorlanacak ve kitlesel yeniden yerleşim
Sağlanacak
– Eğitim kalitesi düşürülecek
Hergün basın bültenlerinde ve görsel medyada yetkililer ilk ağızdan açıklamalar yapıyorlar bizimkiler hariç Korona korkusundan koruna koruna memlekete gelmedi herhalde diyeceğiz ama a ne yazık ki gelmiş de biz aman salla gitsin diyoruz yada hasta olabilecekler diğerlerinin yüzüne tükürerek siz de hasta olun diyerek toplumsal görevlerini yerine getiriyorlar.
Dedik ya kapitalistler işçilerin sağlıklı olmalarını istiyorlar gerçekten de haklılar onlar olmazsa kaptalistler çalışmak zorunda kalacaklar karın doyurmak için bu yüzden onların en güçlülerine ihtiyaç var; Ama emekli olmuş “üretimden düşmüş ve yaşlılıktan ölmeyi bekleyen bir kesime niye hizmet verip baksınlar ki ölebilirler.
Çocuklar ne olacak diye sordunuz hemen… Evet ne dedik sağlıklı işçilere ihtiyaçları var ve hastalıklı olabilecek işçilere de ihtiyaç yok onlarda ölebilirler. Sadece kapitalist sermayeyi yeniden üretecek sağlıklı bir emek gücü kitlesi yeterlidir.
Peki buna kim karar verecek hangi sermaye ne kadar işçi… Onu bilemem önce sermaye kendi arasında bir kapışsın bir birini yesin diyeceğim ama bunu zaten sürekli bir biçimde yapıyorlar. Sadece kapitalistlerden oluşan bir ordu hayali kuruyorum ama o da ham hayal yine işçiler gidip onlar için ölecek …
Ülkelerde alınan tedbirlere bakıldığında işçiler dışında herkesine evine kapandığı dünyada hiç kimse sormaz mı neden işçilere eve girmek yasak olar ölmezler mi yoksa ölmeleri vakay-ı adliyedendir.
Şimdi okuyucunun bir kısmı yine kızacak hangi işçiler bunlar diye soracaklar. Ayrım yapmıyorum belli bir ücret karşılığında iş gücünü satan memur, iççi, hizmetli, doktor, mühendis vb işçileri kastediyorum.
Kapitalistler bir ndenetim oyunu oynuyorlar ve toplumun büyük bir kesimini de her sözlerinin dinlenmesi için ikna etmiş görünüyorlar ikna etmediklerini de zor yoluyla ikna ediyorlar. Toplum üstünde toplum adına bir terör estirildiği de ortada..
Virüs hikayesi ne olabilirki diye de aklımıza gelmiyor değil hani…
Ama senaryo bu ya Şöyle diyelim
“Elimizde aşısı olmayan veya sadece bizim elimizde var ama kimse bilmiyor diyelim…Virüsü bir ülkeye saldık için hastalığa yakalanan ülke hemen sınırlarını kapatacak. Kendini karantinaya alacak almazsa karantinaya zorlanacak; istediğimiz bir şeyi yapmadı ve bizde insanlığı koruma adına bu ülkeyi karantinaya aldık Ülkede salgın büyürken bizlede hamasi nutuklarla diğer insanları ikna ederiz. Büyük çapta ölümlerin hızla görülmesiyle insanlar kapatılmış olan sınırlara koşarlar. diğer ülkelere kaçmaya çalışan engellenir gerektiğinde takip edilerek öldürülür. Çok basit bir şekilde bir ülke imha edilir. Söz konusu ülke karşı koyamaz çünkü artık ordusu ve altyapısı yoktur. Devlet ayakta kalamaz çünkü kendi insanları ona isyan eder. Tek çaresi teslim olmak ve panzehir için yalvarmaktır.”
Aynı oyun topluma başka bir biçimde dayatılıyor…
Hasanali Koroglu
Dünya halkları bir virüsle karşı karşıya kaldı… Yoksa bırakıldı mı diye de sormak lazım…
Nerden çıktığının aslında basit bir propaganda olmasının dışında hiçbir önemi yok. Zira ebola visrüsü de afrikanın en yoksul yerinden Afrika’nın en kalabalık ülkesi olan Nijerya’da yayılan Lassa( Ebola virüsünün başka bir türü) dünyaya yayıldı ama kökeninin ingiliz burjuvazisi olduğu bilinmektedir. Maymunlardan insanlara geçen bu virüsü maymunlara enjekte eden ingiliz bilim adamlarıydı.
Dertleri de insanlık olmadığı bugun bilinen bir gerçekliktir.
Ben bilim insanlarının yalancısıyım onlar kendi aralarındaki tartışmalarda diyorlar ki “Normal virüsler tek sarmallı DNA ya sahip iken , her iki virüsünde çift sarmallı DNA’ya sahip olması ,tanısını güçleştirmektedir.Bu iki virüsün Labratuarortmanında hazırlanmış olma olasılığı kanısı güçlenmektedir.”
Çin halkı yüzyıllardır ,Yarasa ve Yılan gibi Hayvanları gıda olarak tüketmektedir. Hastalığın bu besinlerden çıktığı , tirajikomik bir durum oluşturmaktadır.
Çin devleti ve Ekonomisi bu algı operasyonu ile birileri tarafından özellikle hedef seçilmiştir.
Bu dedikoduların yayılması hangi ülke ve sınıfların çıkarınadır artık bunu da sevgili okuyucu değerlendirsin?
Virüs salgını öncesi bir ülke dünya nufusundan şikayetçidirler. Örneğin ABD de dünya’yı kurtarmak şiarıyla yola çıkan GaviAlliance ,Dünya Nüfusunu 500 milyona düşürmek istemektedir. Bu 500 milyon kişi hesaplandığında kimlerden oluşmaktadır acaba diye merak edenler varsa hesaplasınlar. Kaç kapitalist var ve bunlara hizmet etmesi gereken kaç işçi olmak zorunda; hesap gayet kolay…
Yeni Corona (Covit 19)’nın türevleri Sars, Kuş gribi , Mers ve Corana virüsleri geçmişleri ve yayılmaları izilendiğinde bugune kadar Balkanlar’ı geçmeden hep durdurulmuştur. Teknik bilgiler bir yana meraklı arkadaşlar gerekli aramalarla bilgileri internetten bulup ayıklayıp okuyabilirler meraklısı olmayanlar için zaten sıkıntı yok onlar okumasa da olur. Bizce sakıncası yok.Onlar bilmezlerse virüste onları öldürmez Takdir-i ilahi ile ölmüş olduklarından mutlu ve mesut ölmüşlerdir. Konumuz dışındadırlar…
Virusün umaulanın dışında dünyada hızla yayılması ve geometrik bir yayılma ile kısa sürede dünya sağlık örgütünce salgın olarak kabul edilmesi ile ortaya çıkan tablo ve tartışmalar ortalığa deli saçması olarak saçılmaktadır.
Türkiye’de her boku bilioglar ortalığa tükürükleri ile virüs saçarlarken salgını hızlandırdıklarının farkında bile değiller. Ama biz onları bırakalım da olanlara bir bakalım.
Kapitalistler her şeyi yasaklarken iş yerlerinde çalışmayı ve işçilere işe gitmemeyi yasaklamayı unuttular sanırım..
Bu namussuzlar işçilerin hepsinin ölmesini mi istiyorlar yoksa İngiltere gibi doğal aşılanma (savunma geliştirme ) yöntemi geliştirerek işçilerin daha sağlıklı olmalarını mı istiyorlar.
Sayın okur gülme hemen… Olmaz olmaz..
Ama benim aklıma bir sürü soru geliyor.
Örneğin açıklamalarda Sağlıklı insanlar virüsten etkilenmiyorlar ya da basit bir grip gibi geçiriyorlar.
Riskli grup belli bir yaşın üstündeki kronik hastalar ve sağlıkları bozuk çocuk ve bebekler diye açıklamalar yapıyor bilim insanları.
Birleşmiş Milletler bir ülkedeki yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranına göre bir tanım geliştirmiş ve toplumları yaşlı nüfus oranına göre dört grupta sınıflandırmıştır. Bu sınıflandırmaya göre;
• 1.Genç toplumlar: (65 yaş ve üzeri nüfus yüzde 4’ten az olan)
• 2.Erişkin Toplumlar: (65 yaş ve üzeri nüfusu yüzde 4 ile 7 arasında olan)
• 3.Yaşlı toplumlar: (65 yaş ve üzeri nüfusu yüzde 7 ile 10 arasında olan)
• 4.Çok yaşlı toplumlar: (65 yaş ve üzeri nüfusu yüzde 10 üzerinde olan) https://ailevecalisma.gov.tr/media/5201/giris-ve-icindekiler.pdf
Mesela Türkiyede TUİK verilerine göre Yaşlı nüfus son beş yılda %16 arttı Yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2014 yılında 6 milyon 192 bin 962 kişi iken son beş yılda %16 artarak 2018 yılında 7 milyon 186 bin 204 kişi oldu.
Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2014 yılında %8 iken, 2018 yılında %8,8'e yükseldi. Yaşlı nüfusun 2018 yılında %44,1'ini erkek nüfus, %55,9'unu kadın nüfus oluşturdu. Nüfus projeksiyonlarına göre, yaşlı nüfus oranının 2023 yılında %10,2, 2030 yılında %12,9, 2040 yılında %16,3, 2060 yılında %22,6 ve 2080 yılında %25,6 olacağı öngörüldü. Yaşlı nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, 2014 yılında yaşlı nüfusun %60,9'u 65-74 yaş grubunda, %31,4'ü 75-84 yaş grubunda ve %7,7'si 85 ve daha yukarı yaş grubunda iken, 2018 yılında %62,2'si 65-74 yaş grubunda, %28,6'sı 75-84 yaş grubunda ve %9,2'si 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görüldü.
2000 yılında yaşlı nüfusun % 62’si gelişmekte olan ülkelerde yaşıyorken 2030’da bu oran % 75-80’e ulaşacaktır. Günümüzde sayısal olarak en fazla yaşlı (106 milyon) Çin’de yaşamaktadır. Ardından Hindistan (59.6 milyon), Amerika Birleşik Devletleri (38.7 milyon) ve Japonya (27.7 milyon) gelmektedir. Türkiye’de yaşayan yaşlı sayısı 5.1 milyondur ve dünya sıralamasında 19. sırada bulunmaktadır (4,6). 2050 yılında gelişmekte olan ülkelerden Çin (437 milyon), Hindistan (324 milyon), Endonezya (70 milyon) ve Brezilya’da (58 milyon) yaşayan yaşlı sayıları, dünyada ilk sıralara yerleşecektir (2). Günümüzde, dünyada yaşlıların nüfus içinde yüzdesinin en fazla olduğu kıta, Avrupa (% 20) ve en az olduğu kıta ise % 5 ile Afrika’dır. 2050 yılına gelindiğinde, Avrupa’da yaşlı nüfus oranı % 37’e çıkarken Afrika’da % 10 olacağı tahmin edilmektedir. Günümüzde, toplam nüfus içinde yaşlıların yüzdesinin en yüksek olduğu ülkeler; Japonya, Avusturya, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Slovenya, Yunanistan, İsveç ve İtalya’dır (2,4,7).
60 yaş üstü yaşlıların 0-14 yaş çocuklara oranı artarak gelecek 50 yıl içinde üçe katlanacaktır. 2000 yılında her 100 çocuğa 33 yaşlı düşerken, 2050’de her 100 çocuğa 101 yaşlı karşılık gelecektir. Şekil 3’te dünya nüfusu içindeki yaşlı ve çocuk oranlarının yıllar içindeki değişimi görülmektedir. Özellikle Asya ve Latin Amerika’da yaşlılık endeksinin artışı çok daha belirgin olacaktır (2,4). http://egetipdergisi.com.tr/tr/download/article-file/350446)
Bu kadar bilgi ile amma kafa şişirdin ne diyeceksen de diyenler olacaktır haklılar da ama bu veriler belki bazılarınında aklında bir takım karıncalamalar yaratabilirmi diye düşündüğümden kendimi tutamadım affola…
Yazımızın başlığına sadık kalarak gitmeye çalışıyoruz. George Orwell’in 1984 romanına yaptığımız göndermede 1984 gerçekleşiyor mu yoksa gerçekleştiriliyor mu diye sorduk. Cevabımızın diğer bir kısmı da kitaba bağlı olarak bizi gözetleyen Büyük Abi (Big Brother) olgusudur. Ki dünyanın tüm ülkelerinde nerdeyse nüfusun iki katı güvenlik kamerası ile donatılmış durumdadır. Büyük abiyi yarattığımız yerde geriye kalan kitleleri kontrol altına almak ve manüple etmek kalıyor. İkinci adımda gerçekleşiyor gibi…
Romanda özet olarak
– Finans kaynakları ve iş dünyasını devlet tayin edecek,
– Özel mülkiyet kaldırılacak,
– Aile birimi yeniden yapılandırılacak,
– Çocukları devlet yetiştirecek,
– İnsanların işlerini devlet belirleyecek,
– Seyahatlerde büyük kısıtlamalar yapılacak,
– İnsanlar için yerleşim bölgeleri oluşturulacak,
– İnsanlar yaşadıkları yerlerden ayrılmaya zorlanacak ve kitlesel yeniden yerleşim
Sağlanacak
– Eğitim kalitesi düşürülecek
Hergün basın bültenlerinde ve görsel medyada yetkililer ilk ağızdan açıklamalar yapıyorlar bizimkiler hariç Korona korkusundan koruna koruna memlekete gelmedi herhalde diyeceğiz ama a ne yazık ki gelmiş de biz aman salla gitsin diyoruz yada hasta olabilecekler diğerlerinin yüzüne tükürerek siz de hasta olun diyerek toplumsal görevlerini yerine getiriyorlar.
Dedik ya kapitalistler işçilerin sağlıklı olmalarını istiyorlar gerçekten de haklılar onlar olmazsa kaptalistler çalışmak zorunda kalacaklar karın doyurmak için bu yüzden onların en güçlülerine ihtiyaç var; Ama emekli olmuş “üretimden düşmüş ve yaşlılıktan ölmeyi bekleyen bir kesime niye hizmet verip baksınlar ki ölebilirler.
Çocuklar ne olacak diye sordunuz hemen… Evet ne dedik sağlıklı işçilere ihtiyaçları var ve hastalıklı olabilecek işçilere de ihtiyaç yok onlarda ölebilirler. Sadece kapitalist sermayeyi yeniden üretecek sağlıklı bir emek gücü kitlesi yeterlidir.
Peki buna kim karar verecek hangi sermaye ne kadar işçi… Onu bilemem önce sermaye kendi arasında bir kapışsın bir birini yesin diyeceğim ama bunu zaten sürekli bir biçimde yapıyorlar. Sadece kapitalistlerden oluşan bir ordu hayali kuruyorum ama o da ham hayal yine işçiler gidip onlar için ölecek …
Ülkelerde alınan tedbirlere bakıldığında işçiler dışında herkesine evine kapandığı dünyada hiç kimse sormaz mı neden işçilere eve girmek yasak olar ölmezler mi yoksa ölmeleri vakay-ı adliyedendir.
Şimdi okuyucunun bir kısmı yine kızacak hangi işçiler bunlar diye soracaklar. Ayrım yapmıyorum belli bir ücret karşılığında iş gücünü satan memur, iççi, hizmetli, doktor, mühendis vb işçileri kastediyorum.
Kapitalistler bir ndenetim oyunu oynuyorlar ve toplumun büyük bir kesimini de her sözlerinin dinlenmesi için ikna etmiş görünüyorlar ikna etmediklerini de zor yoluyla ikna ediyorlar. Toplum üstünde toplum adına bir terör estirildiği de ortada..
Virüs hikayesi ne olabilirki diye de aklımıza gelmiyor değil hani…
Ama senaryo bu ya Şöyle diyelim
“Elimizde aşısı olmayan veya sadece bizim elimizde var ama kimse bilmiyor diyelim…Virüsü bir ülkeye saldık için hastalığa yakalanan ülke hemen sınırlarını kapatacak. Kendini karantinaya alacak almazsa karantinaya zorlanacak; istediğimiz bir şeyi yapmadı ve bizde insanlığı koruma adına bu ülkeyi karantinaya aldık Ülkede salgın büyürken bizlede hamasi nutuklarla diğer insanları ikna ederiz. Büyük çapta ölümlerin hızla görülmesiyle insanlar kapatılmış olan sınırlara koşarlar. diğer ülkelere kaçmaya çalışan engellenir gerektiğinde takip edilerek öldürülür. Çok basit bir şekilde bir ülke imha edilir. Söz konusu ülke karşı koyamaz çünkü artık ordusu ve altyapısı yoktur. Devlet ayakta kalamaz çünkü kendi insanları ona isyan eder. Tek çaresi teslim olmak ve panzehir için yalvarmaktır.”
Aynı oyun topluma başka bir biçimde dayatılıyor…
Hasanali Koroglu
COMMENTS