LENİN’İN “VASİYETNAMESİ" VE “HERGELE” TROÇKİ

LENİN’İN “VASİYETNAMESİ” ÜZERİNE DEDİKODUNUN MİMARI “HERGELE” TROÇKİ’DİR Ekim “devrimin büyük önderi”,“Rus devriminin gerçek lideri”, Len...

LENİN’İN “VASİYETNAMESİ” ÜZERİNE DEDİKODUNUN MİMARI “HERGELE” TROÇKİ’DİR
Ekim “devrimin büyük önderi”,“Rus devriminin gerçek lideri”, Lenin'in “kanka”sı, hem “Marksist” hem “Leninist” hem de “Bolşevik” Troçki, sürekli devrimci, Ekim Devriminin “özü, çehresi, ruhu”, “Robespierr”i, “birinci önderi”, “mimarı”, Troçki, “Mont Blanc'ın aydınlatan zirvesi”, Batı burjuvazisinin “Kızıl Napolyon”u, “Avrupa demokrasisinin şövalyesi” Troçki, “Bolşevik-Leninist”, “esin kaynağı” Troçki',
Lenin'in deyimiyle Rus devriminin “hergele”sinden başka bir şey değildi.
Ekim “devrimin büyük önderi”,“Rus devriminin gerçek lideri”, Lenin'in “kanka”sı, hem “Marksist” hem “Leninist” hem de “Bolşevik” Troçki, sürekli devrimci, Ekim Devriminin “özü, çehresi, ruhu”, “Robespierr”i, “birinci önderi”, “mimarı”, Troçki, “Mont Blanc'ın aydınlatan zirvesi”, Batı burjuvazisinin “Kızıl Napolyon”u, “Avrupa demokrasisinin şövalyesi” Troçki, “Bolşevik-Leninist”, “esin kaynağı” Troçki',
Lenin'in deyimiyle Rus devriminin “hergele”sinden başka bir şey değildi.
14 Şubat 2019 tarihli “Gazete Duvar”da Sadık Güleç, Stephen Kotkin’in Stalin biyografisi adı altında Stalin üzerine sapkın düşüncelerinin çok önemli olduğunu düşünmüş olacak ki, Türkçeye çevrilmiş, ama pek de rağbet görmeyen 1. kitabı tanıtmak amacıyla olsa gerek, emperyalist burjuvazinin kalemşorlarına yardıma ne kadar yatkın olduğunu gösteren bir yazı yayımladı. Sorunumuz ne Sadık Güleç ne de ne olduğu, neye ç,inin hizmet ettiği bilinen S. Kotkin’dir.
Emperyalist burjuvazi, Marksizm-Leninizm, başta da Stalin düşmanları SSCB’ dağılana kadar “arişvler açılsa neler çıkacak ortaya” ile avundular. SSCB dağıldı, arşivler açıldı, ama ortaya bekledikleri Bir şey çıkmadı. Tam da bu nedenle o zamana kadar uydurdukları yalanları yinelemeye devam ettiler.
Sadık Güleç, söz konusu biyografi ilgi çeksin diye bir de “Türkiye’de Stalin hakkında çok fazla biyografinin çevrilmediğini biliyoruz” tespiti yapıyor. S. Kotkin de öyle düşünmüş olacak ki binlerce sayfalık üç kitap halinde Stalin biyografisi hazırlamış. Oysa bunların hiçbirine gerek yoktu. Çünkü tarihe geçmiş insanların biyografisi o tarihtir; koca bir dünya tarihi Stalin’in biyografisidir. O biyografiden öğrenmek isteyen Ekim Devrimini, SSCB’de sosyalizmin inşasını, II. Dünya Savaşını; bir bütün olarak 1917-1953 arası dünya tarihini okuyabilirler. Doğru, tarih, sınıf perspektifine göre yazılır; burjuvazi kendi ideallerine göre tarih yazarken, Marksizm-Leninizme göre tarih tarihsel materyalizme göre yazılır. Bu konuda Sadık Güleç, Stephen Kotkin’e yardımcı olabilecek pek çok insan vardır!
Stalin ile bağlam içinde bir durum gündemleşince troçkistlere gün doğmuş olur. Troçkist “eğilim” (pek de severler bu “tendency”-”eğilim” kavramını kullanmayı!) “Sosyalist Gündem” bir kez daha Stalin nezdinde Marksizm-Leninizme saldırma fırsatı bulmuş olur. 23 Şubat 2019 tarihli, Güneş Gümüş imzalı, “Lenin’in Vasiyeti: Lenin’i Stalin mi Öldürttü?” başlıklı yazıda yeni bir senaryo yazılır. Şöyle deniyor bu senaryoda:
“...Stalinistlerle anti-komünistler...Troçki ile ifade olunan Bolşevik alternatife karşı...son derece tahammülsüzler ve çoğu durumda işin içine yalanlar ve tahrifatlar karıştırılıyor...
Vasiyetin yazıldığı sıralarda Lenin’in çok hasta olması mevzusu Stalincilerin en çok sevdiği bahane. Stalinciler normalde Lenin’in vasiyeti yazdığı sırada hasta olduğu için yazdıklarının geçerli sayılamayacağını savunurlar.
Lenin vasiyetini yazdıktan sonra Stalin’e karşı tutumunu daha da sertleştirir. Vasiyetine yaptığı eklerle tutumunu daha da koyulaştırır. Stalin’in görevden alınması isteğine “yoldaşlarına karşı olan kabalığı” vurgusu eklenmiştir. “Yoldaşlara yapılan kabalıklar”, 1936-40 sürecinde akıl almaz bir yok etme kampanyasına dönüşecek ve tarihin gördüğü en büyük komünist soykırımı yaşanacaktır...
Yaklaşan parti kongresinde Stalin’e karşı büyük bir bomba hazırladığından bahseder. Yaklaşan bu büyük mücadelede Troçki’den destek istemektedir. Kendisinin sağlığının bozulması durumunda Troçki’den destek beklemektedir ve onu Stalin’e asla güvenmemesi ve uzlaşma aramaması konusunda uyarır. Derken Lenin’in sağlık durumunda bariz bir iyileşme gözlenir. Lenin bu düzelmenin ardından bir kez daha kriz geçirir ve bu son kriz ölümcül olmuştur”.
Peki, söz konusu o süreç, Lenin’in hastalığı, “vasiyetname” troçkistlerin söylediklerini doğruluyor mu? Bu konuda bizi aydınlatacak olan ne SBKP (B) Tarihi’dir ne Stalin’dir ve ne de Lenin’dir. Bu konuda bizi aydınlatacak olan Troçki’dir, Lenin’in deyimiyle o “hergele”dir. Onun bu konuda yazdıklarını “DÜŞTÜYSEK KALKARIZ, DAHA ÖLMEDİK YA!”, TROÇKİ, “24 AYAR” ANTİ-KOMÜNİSTİN HİKAYESİ” başlıklı yazı serisinin 17. makalesinde (“Troçki ve Yolun Sonu”) ele almıştım. Makalenin “İhanetin yolu kronolojisi (II)” bölümünü özetleyerek ve biraz da değiştirerek buraya aktarıyorum*.
Peki, Lenin'in “vasiyeti” diye tanımlanan -bu yanlış bir tanımlamadır- Parti Kongresi için dikte ettiği mektupta Stalin ve Troçki için sadece kişisel özelliklerini içeren değerlendirmenin etkisi ne oldu? Troçkistlere göre Stalin bu “vasiyet”i sakladı, sonradan açığa çıkartmak zorunda kaldı. Gerçekten öyle mi oldu?
Hastalık derecesinde iktidar düşkünü Troçki, sonradan, “Hayatım”da o dönemi, “vasiyetname” ile bağlam içindeki gelişmeleri şöyle anlatır:
“O zaman kafasında, sonraları “vasiyet” adı altında ün kazanacak olan o doküman oluştu. O dönemde -ikinci beyin kanaması öncesindeki son haftalarda- benimle faaliyetimin devamı üzerine uzun bir sohbet yaptı. Bu konuşmayı, siyasi anlamından dolayı hemen bir dizi kişiye yineledim (Rakowski, J.N. Smirnow, Sosnowski, Preobraşenski vd.). Sadece bundan dolayı da bu konuşma hafızama kazınmış olarak kaldı”(1).
Troçki, Lenin'i yorumlamaya devam eder:
“Durum şöyleydi. Kültür İşçileri Birliği Merkez Komitesi, Lenin ve bana bir heyet göndererek nasıl bir yıl boyunca Ulaştırma Komiserliğini üzerime almış idiysem, Eğitim Komiserliğini de ek görev olarak benim almamı istemişlerdi. Lenin, bana ne dersin diye sordu. Eğitim konusunda da diğer bütün işlerde olduğu gibi, zorluk devlet mekanizmasından gelecektir diye cevap verdim.”Evet, bürokrasi canavar gibi. İşe döndüğüm zaman gördüklerimden ödüm koptu. Savaş Komiserliğinde zaten dünya kadar işiniz var. Bence öbür komiserliklerin de işini üstlenmeniz uygun olmaz” dedi. Ve planını anlatmaya koyuldu, hararetle, ısrarla, coşkuyla konuşuyordu. Yönetimi güçlendirmek için elinde fazla bir şey yoktu. Yerine geçebilecek üç kişi vardı. “Onları tanıyorsunuz. Kamenev, şüphesiz ki, zeki bir politikacıdır. Ama nasıl bir yöneticidir? Syurpa hasta. Rikov, belki yönetici yeteneklerine sahiptir, ama o Yüksek Halk Ekonomisi Konseyine geri dönmek zorunda. Benim yardımcım olmanız gerekir. Durum, radikal bir personel gruplaştırmasını gerekli kılmaktadır”. “Mekanizma”nın, Savaş Komiserliğinde de işimi gittikçe daha çok zorlaştırdığını bir daha anlattım. Daha önce kullandığım bir söze atıfta bulunarak “o halde mekanizmayı sarsabilirsiniz” dedi neşelice. Sadece devletteki bürokratizmi değil, partideki bürokratizmi de kastettiğimi söyledim. Zorlukların kökü iki mekanizmanın birleşmesinden ve parti sekreterinin çevresinde yoğunlaşan nüfuzlu grupların karşılıklı suç ortaklığından oluşmaktadır dedim. Lenin dikkatle dinliyordu ve konuşmanın resmi havasını kenara atarak, en önemli ve canını en çok sıkan konulara geçerek, sesinin söylediklerini karşısındakinin iyice anlamış olduğuna inandığı zamanlarda aldığı tonla, düşündüklerimi doğru bulduğunu söylüyordu. Bir an düşündükten sonra Lenin soruyu açıkça sordu: “Yani siz sadece devlet bürokratizmine karşı değil, merkez komitesi örgütlenme bürosuna karşı da mücadele edilmesini öneriyorsunuz, öyle mi?” Şaşkınlıktan gülmeye başladım. Örgütlenme bürosu Stalin-mekanizmasının merkezini oluşturuyordu. “Olabilir” dedi. Soruya açıklık getirilmesinden hoşlanan Lenin “Tamam, ben de size genel olarak bürokratizme ve özel olarak da örgütlenme bürosuna karşı bir blok öneriyorum” diye devam etti. “İyi bir insanla iyi bir blok kurmak oldukça şereflidir” dedim. Belli bir zaman sonra yeniden buluşma kararı aldık. Lenin, sorunun örgütlenme yanına kafa yormamı önermişti. Bürokratizme karşı mücadele etmek için merkez komiteye bağlı bir komisyonun kurulmasını tasarlıyordu. Her ikimiz de bu komisyona katılmalıydık görüşündeydi. Bu komisyon, bürokrasinin bel kemiği olarak Stalin fraksiyonunun kökünü kazımak ve Lenin'den sonra yerine benim geçmemi sağlayacak koşulları oluşturmak için bir kaldıraç olacaktı; yani Lenin, Halk Komiserliği Başkanlığı için beni düşünüyordu.
Bu bağlamda vasiyetin anlamı tam anlaşılmış olur. Bu belgede Lenin, toplam olarak altı kişinin adını anar ve her birinin ne olduğunu her kelimeyi tartarak açıklar. Vasiyetin tartışılmaz amacı, bana yönetim işlerinde kolaylık sağlamaktı. Lenin bu amaca elbette ki kişisel sürtüşmelere pek fazla yol açmadan ulaşmak istemişti. Her şeyden büyük bir dikkatle söz etmekteydi. Gerçekte ağır olan yargılarına yumuşak bir görünüm veriyordu. Aynı zamanda ilk sırayı gösterirken de ihtiyatlı davranmıştır. Sadece Stalin hakkındaki düşüncelerini söylerken bu tonu bırakmış, vasiyete daha sonra eklediği düpedüz ezici bir tona geçmiştir“(2).
Troçki'nin anlatımına göre bu altı kişi hakkında Lenin'in görüşleri:
“Zinovyev ve Kamenev'e gelince. Lenin, bunların 1917'de teslim oluşlarının “tesadüfi” olmadığını diğer şeylerin yanı sıra söyledi. Başka bir ifadeyle, bu onların kanında vardır. Bu türden insanların bir devrimi yönetemeyecekleri belli bir şeydir. Ama kendilerine geçmişlerinden dolayı sitem edilemez. Buharin Marksist değildir, bir skolastiktir, ama sempatiktir. Pyatakov, iyi bir yöneticidir, ama politikacı olarak işe yaramaz. Belki bu ikili, yani Buharin ve Pyatakov öğrenebilirler. En yetenekli olan, Troçki'dir. Hatası, kendine fazla güvenmesidir. Stalin kabadır, sadık değildir, parti mekanizmasının kendine verdiği iktidarı kötüye kullanma eğilimi vardır. Bölünmeyi engellemek için Stalin görevden alınmalıdır. Vesayetin anlamı işte budur. Son görüşmemizde bana yaptığı öneriye ekleme yaptı ve açıklama getirdi” (3).
Troçki senaryosunu yazmaya devam ediyor:
“Lenin, Stalin'i ancak Ekim'den sonra yakından tanıdı. Sertliğini ve dörtte üçü kurnazlık olan pratik zekasını taktir ederdi. Lenin aynı zamanda, her adımda Stalin'in ne kadar cahil olduğuyla, siyasi ufkunun ne denli dar olduğuyla ve olağanüstü ahlaki kabalığıyla ve vicdansızlığıyla karşı karşıya kalmıştı. Stalin, parti genel sekreterliğine Lenin'in isteğine rağmen getirilmişti ve Lenin bunu ancak kendisinin partinin başında bulunduğu sürece razı olabilirdi. Birinci beyin kanamasından sonra yorgun argın iş başına döndüğü zaman yönetim sorununu bütün yönleriyle ele aldı. Benimle konuşması bu nedenleydi. Vasiyetin nedeni de buydu. Vasiyetin son satırları dört ocakta yazılmıştır. Sonrasında, iki ay geçtikten sonra durum tamamen aydınlanmıştır. Lenin, Stalin'i sadece genel sekreterlikten ayırmak için değil, onu parti içinde itibardan düşürmek için de hazırlanıyordu. Dış ticaret tekeli konusunu, ulusal sorunu, parti iç yönetimini, işçi ve köylü denetlemesini ve kontrol komisyonu işini ele alan Lenin, parti XII. Kongresinde Stalin'in şahsında bürokratizme, kayırmacı ekonomiye, memur hakimiyetine, keyfiyete ve kabalığa karşı sistemli bir şekilde ezici vuruşa yönelmiştir”(4).
  Troçki senaryosunda kendini “eşitler arasında birinci” yapıyor:
“Lenin, parti yönetiminde tasarladığı gruplaşmayı gerçekleştirebilecek durumda mıydı? O zaman için şüphesiz ki gerçekleştirirdi. Emsallerine (geçmişte) hiç de az rastlanmamıştı; bunlardan birisi oldukça yenidir ve çok şey ifade eden bir olay. İyileşmekte olan Lenin hala köyde yaşarken ben Moskova'da değildim.(Bu arada) merkez komite kasım 1922'de oy birliğiyle dış ticaret tekeline giderilmesi imkansız zararlar veren bir karar almıştı. Lenin ve ben, başlangıçta birbirimizden habersiz telaşlandık; karşılıklı mektuplar yazarak aramızda anlaştık. Birkaç hafta sonra merkez komite yine oy birliği ile ilk kararını kaldırdı. 21 Aralıkta Lenin, muzafferane biçimde bana şunları yazıyordu: “Yoldaş Troçki, tek kurşun atmadan basit bir manevra ile başarıya ulaştık. Durmamayı, saldırıya devam etmeyi öneriyorum”. Merkez komiteye karşı ortak hareketimiz 1923 başında kesinkes başarılı olurdu. Hatta daha da fazlası elde edilirdi. Eğer XII. Kongre arifesinde Stalinci bürokratizme karşı “Lenin-Troçki Bloku” ruhuyla hareket etseydim, mücadeleye Lenin'in doğrudan katılımı olmaksızın zafer kazanacağımdan hiç şüphe etmiyorum. Bu zaferin ne kadar sürebileceği ayrı bir sorun. Buna cevap vermek için ülkede, işçi sınıfında ve bizzat partide bir dizi nesnel süreçleri dikkate almak gerekir. N. K. Krupskaya 1927 yılında bir defa, Lenin hala yaşıyor olsaydı çoktan bir Stalin hapishanesinde olurdu demişti. Haklı olduğuna inanıyorum. Çünkü burada söz konusu olan Stalin'in bizzat kendisi değil, anlamasalar da onun şahsında dile gelen güçlerdir. 1922/1923 yıllarında ana stratejik noktayı ele geçirmek; bunun için açık bir saldırıya geçmek yeterdi, ulusal-sosyalist memurların hızla oluşan hizbine karşı, mekanizmayı gasp edenlere karşı, Ekim mirasına hırsızlama el atanlara ve Bolşevizmin epigonlarına karşı. Ama bu yolun üzerinde en büyük engel Lenin'in sağlık durumuydu. İlk beyin kanamasında olduğu gibi gene ayağa kalkacağı ve nasıl ki XI. Kongreye katıldıysa XII. Kongreye de öyle katılacağı umuluyordu. Kendisi de böyle olacağından hareket ediyordu. Giderek daha az umutsuz da olsa doktorlar da cesaret veriyorlardı. Mekanizmaya ve bürokrasiye karşı “Lenin-Troçki Bloku” düşüncesini Lenin ve benden başka bilen yoktu. Siyasi büronun diğer üyeleri sadece bir şeyler sezinliyorlardı. Lenin'in ulusal sorun ve vasiyet üzerine mektuplarından kimsenin haberi yoktu. Uğraşım, Lenin'in partideki ve devletteki yerini almak için mücadele olarak algılanabilirdi, daha doğrusu öyle gösterilebilirdi. Bu aklıma geldiği zaman tüylerim ürperiyordu. Bunun saflarımızda cesaret kırılmasına yol açabileceğini ve zafere ulaşsam bile çok acı çekilebileceğini düşünüyordum. Bütün planlarda ve hesaplamalarda belirsizliğin belirleyici bir unsuru vardı; Lenin'in bizzat kendisi ve sağlık durumu. Konuşabilecek miydi, düşüncelerini dile getirebilecek miydi? Bunun için zamanı olacak mıydı? Parti, burada Lenin ve Troçki'nin devrimin geleceği için mücadele ettiklerini ve Troçki'nin hasta Lenin'in yerini almak için mücadele etmediğini anlayacak mıydı? Lenin'in parti içindeki yerinin özelliğinden dolayı kişisel durumu üzerine belirsizlik, bütün partinin durumu üzerine belirsizliğe dönüşüyordu. Geçicilik durumu devam ediyordu. Stalin bu arada tabii ki, genel sekreter olarak bütün bu dönem için mekanizmanın yönlendiricisi oldu; gecikme epigonların yararına oluyordu”(5).
Troçki böyle yazıyor. Yazması gereken zamanda değil, her zaman yaptığı gibi yıllar sonra, 1929'da yazıyor. Tek tanık yok; sadece kendisi ve Lenin biliyor. Şimdi bu senaryo ile gerçekleri karşılaştıralım:
Sene 1922, XI. Parti Kongresi: Lenin, söz konusu mektubundan 8 ay öncesinde Stalin'i MK Genel Sekterei seçilmesi içim öneriyor.
Sene 1923, XII. Kongre. Lenin sağ ve Stalin'in MK Genel Sekreteri olarak görevine devam etmesi XII. Kongre tarafından onanıyor.
Lenin'in mektubunda bazı MK üyelerinin kişisel özelliklerini içeren bölüm, ölümünden sonra MK'ya verilmesini bizzat önerdiği ve Krupskaya da onun önerisine göre hareket ettiği için henüz bilinmiyor.
Sene 1924'te, XIII. Kongre. Mektubun söz konusu kısmı da Kongre tarafından artık biliniyor. Ama Stalin yeniden MK Genel Sekreteri olarak seçiliyor.
Stalin, Lenin'in bazı MK üyelerinin “kişisel karakteri” üzerine değerlendirmesine kayıtsız kalmıyor ve iki kere görevden alınmasını öneriyor. MK Plenumu'da Stalin'in görevden alınma önerisi oybirliği ile reddediliyor.
Yani Stalin görevde kalsın diyenlerden birisi de Troçki'dir.
Bu durumu Stalin şöyle anlatır:
“Şimdi Lenin'in “vasiyeti”ne gelelim. Muhalifler burada, sizin de duyduğunuz gibi, büyük bir yaygara kopardılar ve Parti Merkez Komitesinin Lenin'in “vasiyeti“ni “gizlemiş” olduğunu iddia ettiler. Biliyorsunuz, bu sorunu MK ve MKK Plenumu'nda birkaç kez tartıştık. Hiç kimsenin bir şey gizlemediği, Lenin'in “vasiyeti”nin XIII. Parti Kongresini muhatap aldığı, bu “vasiyet”in kongrede okunduğu ve kongrenin oy birliği ile başka nedenlerin yanı sıra, Lenin'in kendisi de bunun yayınlanmasını istemediği ve yayınlanması talebinde bulunmadığı için, bunun yayınlanmamasına karar verdiği defalarca tanıtlanmıştır. Hepimiz gibi muhalefet de bütün bunları pekala biliyor. Yine de muhalefet, MK'nın “vasiyet”i “gizlediğini” ilan etme cüretini gösteriyor...
Daha sonra partiden atılmış eski bir Amerikan komünisti, Eastman diye biri var. Moskova'da belli bir süre Troçkistlerle düşüp kalkan ve Lenin'in “vasiyeti” hakkında çeşitli söylentiler ve iftiralar toplayan bu zat yurt dışına çıktıktan sonra, içinde partiyi, Merkez Komitesini ve Sovyet rejimini karalamak için elinden geleni yaptığı ve tüm kurgusu Partimiz Merkez Komitesinin Lenin'in “vasiyeti”ni güya “gizlediği” üzerine inşa edilmiş olan, “Lenin'in Ölümünden Sonra” başlıklı bir kitap yayımladı. Bu Eastman belli bir süre Troçki ile temas halinde bulunmuş olduğundan, biz Politbüro üyeleri, Troçki'ye sarılarak ve muhalefete atıfta bulunarak Partimize karşı “vasiyet” konusunda atılan iftira için Troçki'yi sorumlu duruma sokan Eastman'dan kendisini ayırması için Troçki'ye çağrıda bulunduk. Sorun çok açık olduğundan Troçki, kendisini gerçekten Eastman'dan ayırdı ve basına bu doğrultuda bir açıklama yaptı...
O halde Troçki, Zinovyev ve Kamenev şimdi neye dayanarak Partinin ve Merkez Komitesinin Lenin'in “vasiyeti”ni sakladığına dair masal okuyorlar? Masal okumaya “izin” var, ama herşeyin bir sınırı olmalı.
Lenin yoldaşın bu “vasiyet”te, Kongreye, Stalin'in “kabalığı”nı göz önünde bulundurarak, Genel Sekreter olarak Stalin'in yerine başka bir yoldaşı koymayı düşünmesi gerektiğini önerdiği söyleniyor. Bu tamamen doğrudur. Evet yoldaşlar, ben, Partiyi kabaca ve haince harap eden ve bölenlere karşı kabayım. Bunu gizlemedim ve gizlemiyorum. Bölücülere karşı biraz yumuşaklık gerekli olabilir. Ama ben bunu beceremiyorum. XIII. Parti Kongresinden sonraki hemen ilk MK Plenum toplantısında MK Plenumu'na, beni Genel Sekreterlik görevinden almasını rica ettim. Bizzat Parti Kongresi bu sorunu ele aldı. Her delegasyon bu sorunu tartıştı, Kamenev ve Zinovyev de dahil tüm delegasyonlar oy birliği ile Stalin'i görevde kalmakla (abç-Okçuoğlu) yükümlendirdiler.
Ne yapabilirdim? Görevimden kaçmak mı? Bu benim yapıma uymaz. Hiçbir zaman hiçbir görevden kaçmadım ve bunu yapmaya hakkım yok, çünkü bu bir firar olur. Daha önce de söylediğim gibi, ben kararlarımda özgür değilim ve Parti beni bir şey ile yükümlendirdiğinde, bana boyun eğmek düşer.
Bir sene sonra yeniden, Plenuma, beni görevimden alması için başvuruda bulundum, ama yine görevimde kalmakla yükümlendirildim.(abç-Okçuoğlu)
Daha başka ne yapabilirdim?”(6)
Şimdi bir de Lenin'in XI. Parti Kongresi'nde Stalin'i değerlendirmesine (28 Mart 1922) bakalım: Bu konuda şunları söyler:
“Bir ulusun herhangi bir temsilcisinin gidebileceği ve kalbini açabileceği bir insana ihtiyacımız var. Böyle bir insan nerede bulunabilir? İnanıyorum ki, Preobraşenski de yoldaş Stalin'den başka bir aday tanımlayamaz...Mükemmel bir şey. Kontrolü doğru yönetmek için başta otoriteye sahip birisinin durması gerekir, aksi taktirde basit entrikalar içinde çakılıp kalırız ve batarız”(abç-Okçuoğlu) (7).
Troçki’nin “vasiyetname” senaryosu ve gerçekler böyle. Ama bu senaryodan ders çıkartmak gerekir.
Hitler'in iktidara gelmesiyle birlikte Almanya uluslararası karşı devrimin merkezi olmuştu; Ekim Devriminden sonra bütün uluslararası karşı devrimci çabalar, örgütlenmeler Alman faşistleri tarafından Alman sermayesinin çıkarlarına hizmet edecek biçimde konuşlandırılıyordu; bütün casusluk ve terör örgütleri Nazilerin beşinci koluna dönüştürülüyorlar, SSCB'nde Alman ordusunun gizli öncüsünü oluşturuyorlardı. Nazilerin beşinci kolunun en güçlü bölümü SSCB'nde faaliyet göstermekteydi. Bu bölümün yöneticisi de Troçki'den başkası değildi.
Troçki ve yandaşları Alman faşistleri için hazır güç durumundaydılar. Her ikisinin ortak noktası Sovyet düşmanlığıydı...
1941'de SSCB'de beşinci kolun temsilcisi kalmamıştı; ülke hainlerden temizlenmişti. Troçki'nin “Bolşevik-Leninistleri” de ortalıkta görünmüyorlardı; en azından Troçki'nin söz verdiği gibi Kızıl Ordu'yla omuz omuza SSCB'yi savunmuyorlardı veya Kızıl Ordu mensuplarıyla “Stalin bürokrasisi”ni yıkmak için yakın ilişki kuracak “Bolşevik-Leninistler” yoktu.
Troçkizm, sosyalizmin anavatanı SSCB'de ve uluslararası arenada sefil ve acınacak durumdaydı...
Troçki kendi seçimi olan yolunun sonuna gelmişti: 1930'lu yılların ikinci yarısına gelindiğinde Troçkizm “işçi sınıfı içinde siyasi bir akım” olmaktan çıkarak “yabancı devletlerin casusluk organlarının hizmetinde çalışan zararlı unsurlar, bölücüler, casus ve katillerden oluşan ilkeden ve düşünceden yoksun, işçi sınıfının yeminli düşmanı olan bir çete”ye (Stalin) dönüşmüştü.
Bir anti-komünistin, bir narsistin ruh hali:
Friedrich Wilhelm Nietzsche ile Lew Dawidowitsch Bronstein (Troçki) arasında ilginç bir benzerliğin olduğunu sanıyorum. 19. yüzyılın son çeyreğinde burjuvazi, yükselen Marksizme karşı mücadele için Nietzsche'yi öne sürmüştü. Faşizmin bu “babası” ideolojik alanda Marksizme karşı “meydan muharebesi” verecekti. Verdi de. Ama sonuç yenilgiden başka bir şey olmadı. Nietzsche, işçi sınıfından, emekçilerden, velhasıl “alt insan”dan, kendi deyimiyle “baldırı çıplak”lardan nefret eden ve “üst insan”ı savunan birisiydi. Faşizm, özellikle de Alman faşizmi onun düşüncelerini uygulamıştır.
Şüphesiz ki, Troçki söz konusu olduğunda dünya burjuvazisi sosyalizme, komünizme karşı mücadele için onu öne sürdü diyemeyiz. Ama Troçki, politik fizyonomisi, narsizmi bakımından kendi kendini bu göreve getirmiştir: Marksizme karşı mücadelede Bakunin, Bernstein ve Kautsky, Marksizm-Leninizme karşı mücadelede Troçki'nin yanında, amiyane deyişle “solda sıfır” kalırlar. Kişisel düşmanlık nasıl olur da ideolojik düşmanlığa dönüşebilir diye kendime çok sordum. Sibirya'da, o zaman için insanların en son yaşam alanına sürülen Stalin ve Swerdlov aynı kulübede yaşadılar; kişisel bir ilişki kuramadılar, ama aynı yerde yaşadılar. Sonrasında Ekim Devriminin o çetin günlerinde, devrimi yöneten askeri komitede beraber çalıştılar, ama resmiyetin ötesinde hiçbir insani ilişkileri olmadı. Ama iki yoldaş olarak, aynı davaya hizmet etmekte hiçbir sıkıntıları olmadı. Aynısını Troçki için söylemek mümkün değil. Kendine kölece bağımlı olanların, hükmettiği insanların dışında hiç kimseyle ortak hareket edemiyor. Ekim Devrimi öncesinde Lenin hakkında söylediklerinden bahsettik. Bolşevik Partiye katılmasından sonra da “burnunun sürtüleceğini bildiği için Lenin hakkında pek fazla “ileri geri” bir şeyler söyleme cesaretini gösterememiştir. Ama kendi geleceği için Lenin'den sonra en büyük tehlikenin Stalin olduğunu görmüştür. Troçki'nin Stalin'e özel düşmanlığının insan olarak Stalin'den kaynaklanmadığı oldukça açıktır; Stalin yerine başka birisi olsaydı, Troçki ona düşman olacaktı. Troçki, geleceği için önünde en büyük engel kimi görüyorsa ona düşmandı. Şimdi bu düşmanlığın evrelerini göstermek istiyorum.
Marksizm-Leninizme karşı mücadelesinde burjuvazi işine yarayan her aracı kullanır, her fırsatı değerlendirir. Kendine entegre etmek de onun mücadelesinin bir parçasıdır. Marksizmi eleştirir, ama aynı zamanda Marks'ı 19. Yüzyılın sevimli sakallı filozofu olarak gösterip onun devrimci içeriğini boşa çıkartmaya çalışır. Engels'i atlar, ama Bernstein'ı sever. Lenin'e ve Leninizme veya Bolşevizme karşı mücadelede rahatlıkla Marksist olur. Burjuvazinin aklı fikri, Marksizm-Leninizme nasıl ölümcül darbe indirebilirimdedir. Bunu yapabilmek için Marksizmi düşüncede var olan, teorik olarak doğru olabilir çerçevesinde ele alır. Böylece Marksizmi ile Leninizm arasında bir ayırım yapar ve yenilgisinin somut ifadesi olan Bolşevizme, Marksizm-Leninizme, uygulayıcılarına ve eserlerine saldırır. Somutta da Bolşevizme, SSCB'de sosyalizmin inşasına ve Stalin'e saldırır. Öyle ki, Stalin ve SSCB'nde sosyalizmin inşasına saldırmak için gerekirse Lenin'i bile savunur. Aynen Stalin'i karalamak için Troçki'de “şövalyelik” keşfetmesi gibi.
Karalamak, yalan, çarpıtmak, yanlış bilgilendirmek burjuvazinin ve de Post-Marksizmin temel yöntemleridir. Bolşevizm, SSCB'de sosyalizmin inşası ve Stalin üzerine burjuvazinin neredeyse bir asır boyunca yazıp çizdiği yalandan, karalamaktan, çarpıtmaktan ibarettir. Bunun için yeni kavramlar da üretirler. Örneğin bu kavramlardan birisi de “Stalinizm”dir. “Stalinizm” kavramıyla Stalin'in devrimci faaliyeti, eserleri, SSCB'de sosyalizmin inşası Marksizmden kopartılmış olur. Öyle ki, burjuvazi “Stalinizm” kavramıyla Stalin'i Marksizm düşmanı olarak gösterir. Bunun böyle olmasında; burjuvazinin Stalin'i Marksizm düşmanı olarak göstermesinde Troçki'nin payı küçümsenmemelidir.
“Stalinizm” kavramını kışkırtıcı anlamda, kriminel anlamda kullananların ve bu kavramı dünya burjuvazisine Marksizm-Leninizme karşı mücadelesinde önemli bir silah olarak sunanların başında Troçki gelmektedir. Sosyalizme, SSCB'ye, Bolşevik Parti'ye, Marksizm-Leninizme karşı mücadelede sınıf düşmanlarına “malzeme” sunan, sürekli yenilerini üreten Troçki'den başkası değildi. Sosyal demokratından faşistine varana kadar emperyalist burjuvazi, küçük burjuva devrimcileri ve SSCB içinde karşı devrimci güçler Troçki'nin bu hizmetinden doya doya yararlanmışlardır. Stalin'i cani olarak tanımlayanların başında Troçki gelir; dünya burjuvazisinin Troçki'nin kaleminden çıkmayan tek bir suçlamasını bulamazsınız.
Bu kişisel kinin bir nedeni olmalıdır. Bir değil, aynı karakterli, daha doğrusu Troçki'nin karakterini sergileyen birçok neden vardır:
Ekim Devrimini yöneten beş kişilik askeri komiteye (Sverdlov, Stalin, Jerinski, Bubnov, Uritski) seçilememeyi, Stalin'in seçilmesini Troçki hiçbir zaman hazmedememiştir.
İç savaş döneminde Troçki, Kızıl Ordu komutanıyken işlediği hataların düzeltilmesi için birçok kez Stalin'in Lenin tarafından denetleyici olarak görevlendirilmesini Troçki hiçbir zaman hazmedememişti.
1922'de XI. Parti Kongresi'nde kendinin değil de Stalin'in Merkez Komite Genel Sekreteri seçilmesini hiçbir zaman hazmedememişti.
Troçki'nin Stalin'e karşı düşmanlığı tam da bu dönemde başlar. Onun kin ve kışkırtma dolu yazıları, küçük düşürmeye hizmet eden “eser”leri dün olduğu gibi bugün de sınıf düşmanlarının, antikomünistlerin en önemli, paha biçilmez kaynağını oluşturmaktadır.
Sağdan ve “sol”dan “Stalinizm” ve Stalin üzerinden Marksizm-Leninizme yönelik saldırılar arasında hiçbir fark yoktur; faşistlerin “Stalin'in cinayetleri”nden bahsetmesiyle sosyal demokratların, hatta kendine komünist diyenlerin “Stalin'in cinayetleri”nden bahsetmesi arasında ne fark vardır? Yoksa aradaki fark, 'faşistlerin yaptığı saldırdır', 'diğerlerinin yaptığı da eleştiridir'den mi ibaret? Yoksa sağdan antikomünizmin, “sol”dan anti-komünizmden bir farkı mı var?
Tarihte ilerici kişilerin ve toplumsal hareketlerin lanetlenmesinin çok örneği vardır. Ama bunların hiçbirisi Stalin ve eserlerinin lanetlenmesi, karalanması ile karşılaştırılamaz. Stalin ve komünistlerin, Bolşeviklerin lanetlenmesinin eşi emsali daha görülmemiştir. Ne de olsa burada söz konusu olan, sadece kişi olarak Stalin değildir; söz konusu olan kişi olarak Stalin bağlamında yeni bir toplumsal formasyonun, kurulan sosyalist üretim biçiminin; kurulan proletarya diktatörlüğünün, inşa edilen sosyalizmin ve bu anlamda da Marksizm-Leninizmin mahkum edilmesidir. Bu kampanyanın başını çeken, örgütleyen, yaygınlaştıran ve sürekli yeni savlarla besleyen Troçki'den başkası olmamıştır. Bu anlamda Troçki, aslından “sol”dan antikomünizmin baş mimarıdır.
Ekim Devrimi, Rusya'da yüzünü sosyalizme çevirmiş, dürüst, değişimden yana olan insanları kendi etki alanına çekmiştir. Diğer taraftan birçok “yol arkadaşı” da devrime katılmıştı. Menşevikler, anarşistler, sosyal devrimciler bu türden olanlardı. Troçki gibi birisi de treni kaçırmamak için devrime katılanlardandı; yıllarca Lenin'e ve oluşmakta olan Bolşevizme/Leninizme karşı ilkesizlik abidesi olan cephesinden mücadele eden Troçki de Ekim Devriminde yerini almıştı. Devrime katılmak başkadır, devrimi yönetmek başkadır; denetleme, kararların uygulanmasında kararlılık, gereğinde sertlik olmaksızın devrimin başarıyla sürdürülmesi mümkün değildir. Bolşevik Parti bunun bilincinde hareket etmiştir. Bu nedenledir ki Lenin, en karmaşık, içinden çıkılamayacak derecede zor sorunlar ve görevler olduğunda hep Stalin'i görevlendirmiştir. Bu durum Troçki'in de gözünden kaçmamıştır. İç savaşın hangi cephesinde tehlike baş gösterdiyse, görevlendiren Lenin, görev verilen de hep Stalin olmuştur. 1918-1920 arasında MK'nın cepheden cepheye gönderdiği tek üyesi Stalin'dir; Zarizin cephesini, Polonya cephesini, Petrograd cephesini, Batı cephesini, Güney cephesini, Perm cephesini sürekli dolaşan ve ortaya çıkan sorunları çözen Stalin'den başkası değildi.
Stalin, Troçki'nin deyimiyle “epigon” (“taklitçi”) olduğu için değil, bizzat Lenin'in önerisiyle en önemli görevlere getirilmiştir:
1-MK ve politbüro üyesi.
2-Ekim Ayaklanmasını yöneten askeri komite üyesi.
3-MK Örgüt Bürosu başkanı (Politbürodan sonra partinin en önemli kolektifi).
4-Milliyetler Sorunu Halk Komiseri.
5-İşçi-Köylü Denetimi Başkanı.
Lenin'in önerisiyle MK Genel Sekreterliğine seçilen de Stalin'dir.
Peki bu görevleri Stalin'e kim veriyordu ve Troçki'ye neden bu görevler verilmiyordu? Bu görevleri Stalin'e veren MK'dır ve çoğu kez de Lenin'in önerisi üzerine vermiştir.
MK ve Lenin'in bu tercihinin, Stalin tercihinin mutlaka bir nedeni olmalıdır. Bunun bir nedeninin olması gerektiğini Troçki bilmiyor muydu? Mutlaka biliyordu. Troçki, partili olduğu dönemde dahi parti içinde bir virüs olduğunu, öyle algılandığını bilmiyor olamazdı. Bu dönemde neyi doğru yaptı ki, parti ona daha zor, daha kapsamlı görevler versin?
Troçki bu koşullarda baş düşmanını yarattı. Lenin'e dokunamazdı, ama Stalin'e dokunabileceğini sandı.
Stalin'in karakteristik özellikleri, yetenekleri nedir diye sorsanız, onun “biyografisi”ni yazanlardan çok farklı cevaplar alırsınız. Birkaç seçme: “kuş beyinli”, “aptal”, “yeteneksiz”, “vasat”, “çok zeki”, “kurnaz”, “içten pazarlıklı”, “hilekar”, “kana susamış”, “gaddar”, “kötü niyetli salak”, “akıl hastası”, “siyasi iktidar düşkünü”, “kıskanç”, “çıkarcı”, “kindar”, “zorba”, “taklitçi”, “sevimli dede”.
Bu tanımlamalarda Troçki'nin payını yadsınamaz.
Stalin ne yaparsa yapsın, hep, zorba, çıkarcı amacını gerçekleştirmek için yapmış oluyor. Doğru yaparsa ikiyüzlülük oluyor; sinsice hazırlanmış bir tuzak oluyor. Hata yaparsa, zaten vasattır, canidir oluyor. Troçki'nin yazılarını okumuşsanız bu türden “değerlendirmeler” gözünüzden kaçmamıştır.
İhtiyatlı tarzı, başkasını dinleme ve anlama saygısı ve yeteneği bir taktiktir; üst düzey devlet ve parti görevlilerinin Sovyet yasallığını çiğnemeleri karşısındaki kararlı tutumu, boyun eğmezliği, tabii ki, iktidar hırsını gizlemek, rakiplerini elemek için bir taktiktir. Bu türden “değerlendirmeleri” de Troçki'nin “Stalin Biyografisi”nde bulabilirsiniz.
Sağdan ve “sol”dan Marksizm-Leninizm düşmanları, sosyalizme, sosyalizmi inşa eden SSCB'ye, Bolşevik Parti'ye saldırmak, antikomünist propaganda için Stalin ve eserlerini, devrimci kişiliğini dünya kamuoyu önünde, dünya işçi sınıfı nezdinde prestijini karalamak için her aracı kullanmışlardır. Bu konuda özel gayretkeşlik içinde olanlar döneklerdir. Bunların başında da Troçki gelir. Troçki ve benzerleri kaba yalan söylemekten de çekinmemişlerdir. Örneğin Lenin ile Stalin arasındaki ilişkiyi ele alışlarında bunu çok açık bir biçimde görüyoruz. Bu türden saldırıların başını çeken de Troçki'den başkası değildir.
Troçki'nin Lenin ile ilişkisini olduğundan farklı göstermek için neler uydurduğunu kendi anlatımıyla bu yazı dizisinin birçok yerinde aktarmıştık. Troçki'nin sorunu Lenin'den sonra ikinci adam kimdir idi. Bolşeviklerin derdi sosyalizmi inşa etmek iken Troçki'nin derdi de ikinci adamın kim olacağıydı. Bu kaygılarından dolayı Troçki, Lenin'in Stalin'i değil, kendisini yardımcısı olarak gördüğü yalanını ortaya atmıştır. Yalan diyorum, çünkü bu yönde ortada hiçbir nesnellik yok. Troçki, kendine göre olması gerekeni, olmuş gibi göstermiştir. Troçki bu iddiasını neye dayandırıyor diye kendime sorarken aklıma şu geldi: Lenin'in yazılarında Troçki'nin adı, Stalin'inkine nazaran oldukça sık geçtiğinden dolayı Troçki böyle bir umuda kapılmış olabilir diye düşünmeye başladım. Gerçekten de Lenin'in yazılarında Troçki'nin adı oldukça sık, Stalin'in adı da oldukça seyrek geçer. Lenin, Troçki'yi sürekli eleştirmek zorunda kaldığı için onun adını sıkça ve olumsuz anlamda anmıştır. Ama Stalin için bu söylenemez; birkaç istisna dışında Lenin, Stalin'in adını sürekli olumlu anlamda anmıştır.
Troçki, kendini ikinci adam olarak görüyor, ama Lenin Parti Kongresi için yazdırdığı mektupta (“Vasiyet”inde) Troçki'nin hiçbir zaman Bolşevik olmadığından bahsediyor. Lenin'in hiçbir zaman Bolşevik olmadı dediği birisini, yani Troçki'yi ikinci adam, yardımcısı olarak görebilmesi ve seçilmesi için kongreye önerebilmesi için Lenin olmaktan çıkmış olması gerekirdi. Troçki, kendi uydurmasına inanacak kadar iktidar düşkünüydü. “Hayatım”da “taklitçiler”in hilelerinden bahseden Troçki, “Lenin-Troçki ittifakı”ndan bahseden Troçki, Nisan 1922'de Lenin'in neden Troçki'yi değil de Stalin'i MK Genel Sekreterliğine önerdiğine değinmez. Gerçekten de Troçkistler Troçki'nin bu uydurmasını Stalin'e karşı mücadelelerinde hala kullanıyorlar. O zaman safça soralım: Neden Lenin Troçki'yi değil de Stalin'i önerdi? Bunun bir nedeni olmalıdır. Bence bunun nedeni Stalin'in başından beri Lenin ile düşünce ortaklığı ve pratik mücadelesidir. Aynı şey Troçki için asla söylenemez: Troçki ideolojik olarak Bolşevizm dışında her düşünceyle bütünleşebilmiştir. Stalin önce sadece Marksistti; sonra da sadece Marksist-Leninistti. Ama Troçki merkezciydi, Menşevikti, biraz sosyal devrimciydi, yani sürekli savrulan birisiydi, ama ne Marksistti ne de Marksist-Leninistti (Hakkını yemeyelim en sonunda “Bolşevik-Leninist” oldu!). Aradaki fark bu...
Oportünistler ve revizyonistler sınıf mücadelesinin kapitalizmde işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki mücadeleyle sınırlı olduğunu düşünebilirler. Ama sınıf mücadelesi bunun ötesinde bir mücadeledir. Tek ülkede sosyalizm inşa edilebilir, ama bütün dünyada kapitalizm yıkılmadığı müddetçe sınıf mücadelesinin de dönem dönem sertleşerek, keskinleşerek devam edeceğinin maddi koşulları var demektir. Bu mücadele kendini nerede gösterir? Devrim yapan ülkede, devrime önderlik eden komünist partisinde bu mücadele keskinleşmiş olarak gündeme gelebilir. Komünist partisinde revizyonizm ve oportünizm burjuva ideolojinin komünist partisi içinde yansıma biçimidir; ister farkında olsunlar isterse de olmasınlar revizyonistler ve oportünistler düşünceleriyle proletaryaya karşı sınıf mücadelesi vermiş olurlar. Bu mücadele dönem dönem sertleşebilir. SBKP(B)'nin Troçkizme karşı mücadelesi, dönem dönem sertleşen sınıf mücadelesinden başka bir şey değildir. Bu mücadele partinin bölünmesine, parti içinde farklı örgütsel oluşumlara neden olabilir. Bunu deneyen de Lenin'in “kanka”sı olamayacağını anlayan Troçki'den başkası değildir.
Tehlikeyi gören Lenin, X. Parti Kongresi'ne parti içinde her türden platformların, gruplaşmanın, hizip oluşturmanın yasaklanmasını, mevcut olanların da dağıtılmasını, buna uymayanların partiden atılmasını önermiştir. Bu, doğrudan Troçki'ye karşı atılan bir adımdı.
Bir sene sonra 1922'de XI. Parti Kongresi'nde Stalin, MK Genel sekreterliğine seçilir. Acaba neden Troçki seçilmez de Stalin seçilir? Stalin, “yeteneksiz” olabilir, ama en azından parti içinde hizip oluşturmamıştır. Partinin bütünlüğü için mücadele etmiştir. Stalin'i Genel Sekreterliğe öneren Lenin ve seçenler bu gerçeği görüyorlardı.
Troçki'nin Stalin'e düşmanlığının, hastalık derecesinde düşmanlığının belki de en önemli aşamasını Lenin'in kendini ve Stalin'i değerlendirmesinde ve Stalin'i MK Genel Sekreteri için uygun bulduğunu açıklamasında aramak gerekir.
*
Troçki, “Thermidor” kavramını Stalin ve SSCB'de karşı devrim ile bağlam içinde kullanır. Troçki bu kavramı Fransız Devrimi döneminde karşı devrimci büyük Fransız burjuvazisinin taraftarı anlamında kullanmaktadır; yani ortada bir karşı devrim var ve onun taraftarlığını veya doğrudan yürütücülüğünü yapanlar var. Troçki burada Lenin'i, yani ileride “kanka”sı yapmaya çalıştığı Lenin'i böyle suçlayabiliyor; sen “sosyalist oportünizm için” zemin hazırlayan karşı devrimcisin diyebiliyor. Troçki'nin cahilliğidir diyelim ve bunu geçelim.
Lenin Partinin desorganizatörü (örgütsüzleştiricisi) olduğuna göre Troçki de partinin baş örgütçüsü oluyor! Herhalde böyle oluyor! Ve bu da yetmemiş olacak ki Troçki, Lenin'i “sosyalist oportünizmin karşı devrimcileri“ için ortamı hazırlayan olarak tanımlıyor. Yani Lenin, “Sosyalist oportünizmin karşı devrimcileri“ adına provokatörlük yanıyor diyor.
Uzatmayalım. Troçki’nin, “kanka”sı Lenin’i nasıl değerlendirdiği üzerine bir iki örnek verelim ve Troçki’nin Lenin’in halefi olmasını engelleyen “kahrolası” Kremlin avlusu ve bel fıtığı senaryosuyla yazıyı bitirelim:
Troçki “Siyasi Görevlerimiz” yazısında Lenin'e karşı şunları yazar:
“Bu inanılmaz acımasız, demagojik satırlar okunduğunda insanı nasıl bir öfke sarar? Daha dün hakkında ‘kendiliğinden sendikalizme umut bağlayan proletarya diye konuşulan aynı proletarya bugün, siyasi disiplinin örneğini vermeye çağrılıyor (Burada Lenin’in “Ne Yapmalı” eserine gönderme yapılmaktadır, İ. Okçuoğlu) Ve kime? Tam da dünkü şemaya göre proletaryaya sınıf bilincini ve siyasi bilincini dışarıdan taşıma görevi verilen o aydınlara... Ve bu, Marksizm oluyor. Bu sosyal demokrat düşünce oluyor. Gerçekten, proletaryanın en iyi düşünsel varlığı karşısında Lenin’in yaptığından daha büyük bir kinizmle durulamaz. Lenin için Marksizm, büyük teorik yükümlülükleri beraberinde getiren bilimsel analizin bir yöntemi değil. Lenin için Marksizm, ... izlerini yok etmek gerekiyorsa bir bulaşık bezidir; büyüklüğünü göstermek istiyorsa bir beyazperdedir ve parti vicdanını göstermek gerekliyse bir mezuradır” (8).
Demek ki Lenin, Marksizmi, “bulaşık bezi”, “beyazperde” ve “mezura” olarak algılamış. Troçki bununla yetinmez ve aynı broşüründe “Lenin Marksist değildir”, “partinin gerici kanadının önderi”dir, “diktatör”dür, “gaspçı”dır diye de yazar.
Lenin hakkında söyledikleri az gelmiş olacak ki Troçki, Lenin'i “tanımlama”ya devam eder:
Kongrede Troçki, “kendine özgü enerji ve yeteneğiyle Lenin, partinin örgütsüzleştiricisi rolünü oynadı”; yeni bir Robespierre gibi “mütevazı parti konseyini kamu güvenliği için her şeye muktedir komiteye dönüştürmek için” çaba harcadı ve ortamı “sosyalist oportünizmin thermidoriancısı için” hazırladı der (9).
Troçki, “Thermidor” kavramını Stalin ve SSCB'de karşı devrim ile bağlam içinde çok kullanır. Troçki bu kavramı Fransız Devrimi döneminde karşı devrimci büyük Fransız burjuvazisinin taraftarı anlamında kullanmaktadır; yani ortada bir karşı devrim var ve onun taraftarlığını veya doğrudan yürütücülüğünü yapanlar var. Troçki burada Lenin'i, yani ileride “kanka”sı yapmaya çalıştığı Lenin'i böyle suçlayabiliyor; sen “sosyalist oportünizm için” zemin hazırlayan karşı devrimcisin diyebiliyor. Troçki'nin cahilliğidir diyelim ve bunu geçelim!
Lenin Partinin desorganizatörü (örgütsüzleştiricisi) olduğuna göre Troçki de partinin baş örgütçüsü oluyor! Herhalde böyle oluyor! Ve bu da yetmemiş olacak ki Troçki, Lenin'i “sosyalist oportünizmin karşı devrimcileri“ için ortamı hazırlayan olarak tanımlıyor. Yani Lenin, “Sosyalist oportünizmin karşı devrimcileri“ adına provokatörlük yanıyor diyor.
'Marksist olmayan Lenin', “partinin gerici kanadının önderi” Lenin, “diktatör” Lenin, “gaspçı” Lenin, “partinin örgütsüzleştiricisi” Lenin! Bütün bu sıfatları Troçki, “kanka”sı Lenin için kullanıyor.
Lenin hakkında “Siyasi Görevlerimiz”de daha neler söylediğini Troçki'nin biyografisini yazan İ. Deutscher'den okuyalım:
“40 sene boyunca Troçki'nin verimli kaleminden çıkan en şaşırtıcı doküman belki de budur...Hemen hemen hiçbir Menşevik yazar Lenin'e böylesi şahsi öfkeyle saldırmamıştı. Korkunç, ahlaksız, demagojik, pejmürde avukat, kötü niyetli ve ahlaki olarak itici – bu sözler Troçki'nin kısa bir zaman önce kendine dostluk elini uzatan, Batı Avrupa'ya götüren, her türlü gelişme imkanını sağlayan ve Plehanov'un kabalığından koruyan insana karşı yağdırdığı küfürleri süsleyen sıfatlar”dır (10).
Demek ki, Lenin Troçki'ye boşuna “hain”, “hergele” dememiş (11).
Ah şu kahrolası Kremlin avlusu ve bel fıtığı!
Her ikisi de hasta oluğundan Troçki'nin, Lenin'in halefi olması planları Kremlin avlusu ve bel fıtığı engeline takılıyor. Bunu da anlatan Troçki'dir.
“Hayatım”da okuyalım:
“1923 Martının ilk günleriydi. Lenin, Senato binasında kendi odasında yatıyordu. Bir dizi belirti ikinci felcin yaklaşmakta olduğunu gösteriyordu. Ben de lumbagodan dolayı birkaç haftadır yataktan çıkamıyordum. Evimizin bulunduğu eski Centilmen Dairesi binasında yatıyordum. Lenin'le aramızda Kremlin'in devasa büyük avlusu uzanıyordu. Ne Lenin ne de ben telefona gidecek halde değildik. Ayrıca doktorlar Lenin'e telefon konuşmalarını kesinkes yasaklamışlardı. Lenin'in iki sekreteri Fotiyeva ve Glasser bağlantıyı sağlıyorlardı” (12).
Demek ki, ne Lenin ne de Troçki telefona gidecek halde olamadıklarından Troçki, Lenin'in halefi olma fırsatını kaçırmış oluyor!
Tarihi böyle yazanlar için ne denir? Bir küçük burjuvanın, bir demagogun hezeyanları. Başka bir şey söylenemez, sadece bu söylenebilir. Marksist tarih anlayışını ve yazımını böyle ele alan birisi bu tanımlamayı hak eden birisidir. Troçki, kendi kendine iddia ediyor. Kendinden başka duyan, bizzat yaşayan yok. Ya tek başına kendisi biliyor ya da ikisi -Lenin ve Troçki- biliyor. MK bilmiyor, parti bilmiyor; başkaca hiç kimse bilmiyor.
Kremlin avlusu da bilmiyor!
Troçki'nin anlatımını okudukça insan kendi kendine “vay be” demek zorunda kalıyor. Az kalsın Lenin'in halefi olacakmış. Ama bir “bel fıtığı” engel olmuş! Normal koşullarda şeytani Troçki, aktif Troçki, kendisi ile Lenin'in halefi olması arasında mesafe oluşturan “bel fıtığı”nı yenemiyor ve anlatımında olduğu gibi, büyük, ama bana göre pek de devasa büyük olmayan Kremlin avlusu engelini aşamıyor! “Avrupa demokrasisinin şövalyesi”, Ekim Devriminin“Robespierr”i, “kızıl Napolyon”u, “birinci önderi”, “Ekim'in mimarı”, “Rus devriminin gerçek lideri” Leo Davidoviç Bronştayn Troçki, Kremlin avlusu engeline takılıyor, o avluyu aşamıyor ve Lenin'in halefi olamıyor! Olacak iş değil, gerçekten olacak iş değil!
Ne diyelim Troçki, “kader utansın”! (13) .
Herhalde yeterlidir!
*)“DÜŞTÜYSEK KALKARIZ, DAHA ÖLMEDİK YA!”, TROÇKİ, “24 AYAR” ANTİ-KOMÜNİSTİN HİKAYESİ” başlıklı yazı serisinde Ekim “devrimin büyük önderini”, Lenin'in “kanka”sını, Lenin'in deyimiyle Rus devriminin “hergele”sini atlatmaya çalıştım.
Şöyle de diyebiliriz: Bu çalışmada “Üstâd”ı yâd etmek” veya hem “Marksist” hem “Leninist” hem de “Bolşevik” Troçki'yi, sürekli devrimci, Ekim Devriminin “özü, çehresi ve ruhu” Troçki'yi, “Mont Blanc'ın aydınlatan zirvesi”ni, Batı burjuvazisinin “Kızıl Napolyon”u Troçki'yi, “Bolşevik-Leninist”, “esin kaynağı”, “biricik önder” Troçki'yi “yâd etmek”, ama nasıl sorusuna cevap aradım.
Bakınız: ibrahimokcuoglu.blogspot.com
“DÜŞTÜYSEK KALKARIZ, DAHA ÖLMEDİK YA!”, TROÇKİ, “24 AYAR” ANTİ-KOMÜNİSTİN HİKAYESİ
Makale 1-19. Yayınlandığı dönem: Şubat 2013-Kasım 2014 arası.
Kaynaklar:
1) Leo Trotzki; “Mein Leben - Hayatım”, “Lenins Krankheit -“Lenin‘in Hastalığı“ bölümünden, www.marxists.org/deutsch/archiv/trotzki/1929/leben/39-lenkrank.htm. Türkçesi, s. 504.
2) Leo Trotzki; “Mein Leben - Hayatım”, “Lenins Krankheit - “Lenin‘in Hastalığı” bölümünden, www.marxists.org/deutsch/archiv/trotzki/1929/leben/39-lenkrank.htm. Türkçesi, s. 504-506.
3) Leo Trotzki; “Mein Leben - Hayatım”, “Lenins Krankheit - “Lenin‘in Hastalığı” bölümünden, www.marxists.org/deutsch/archiv/trotzki/1929/leben/39-lenkrank.htm. Türkçesi, s. 506.
4) Leo Trotzki; “Mein Leben - Hayatım”, “Lenins Krankheit - “Lenin‘in Hastalığı” bölümünden, www.marxists.org/deutsch/archiv/trotzki/1929/leben/39-lenkrank.htm. Türkçesi, s. 506, 507.
5) Leo Trotzki; “Mein Leben - Hayatım”, “Lenins Krankheit - “Lenin‘in Hastalığı” bölümünden, www.marxists.org/deutsch/archiv/trotzki/1929/leben/39. Türkçesi, s. 507, 508.
6) Stalin; C. 10, s. 151-153, “Önceki ve Şimdiki Troçkist Muhalefet”, 1927. Türkçesi; s. 148-150.
7) Lenin; C. 33, s. 301, XI. Kongre, kapanış konuşması.
8) L. Trotzki; “Unsere politischen Aufgaben". “Schriften zur revolutionären Organisation” kitabı içinde; s. 96-97, “Texte des Sozialismus und Anarchismus”, Rowohlt, 1970.
9) L. Trotzki: 'Wtaroj Sjesd R.S.D.R.P. - Otschjot Sibirskij Delegatskij', Genf, 1903. Aktaran: B. Bland; “Revisionismus in Russland:Trotzki gegen die Bolschewiki”, s. 6, İnternet.
10) İ. Deutscher; “Troçki Biyografisi”; C. I, s. 99, Kohlhammer Verlag 1972). Bkz.: 3. Makale LENİNİST ÖRGÜTLENME – TROÇKİST “ÖRGÜTLENME”.
11)Bk.: Lenin; Mektuplar, C. II, 1905-1910, s. 186-187. G. J. Zinovyev’e yazdığı 24 Ağustos 1909 tarihli mektup - “Hergele” Rusçadan Almancaya “Schuft” olarak çevrilmiş. Bunun Türkçe karşılığı da “itoğlu it”, “hergele”, “eşşoğlu eşek”. En uygun olanının “hergele” olduğunu düşünüyorum.
12) L. Troçki; “Mein Leben - Hayatım”, “Lenins Krankheit - “Lenin‘in Hastalığı” bölümünden, www.marxists.org/deutsch/archiv/trotzki/1929/leben/39-lenkrank.htm. Türkçesi; s. 408
13) “DÜŞTÜYSEK KALKARIZ, DAHA ÖLMEDİK YA!”, TROÇKİ, “24 AYAR” ANTİ-KOMÜNİSTİN HİKAYESİ”, 5. Makale, EKİM DEVRİMİNDEN SONRA BOLŞEVİZM VE TROÇKİZM LENİN VE STALİN’E KARŞI TROÇKİ.

COMMENTS

Ad

ABD,2,Abdulkadir Konuk,37,Açlık,1,adalet,2,ahmet hulisi kırım,1,Aktüel,24,Arap Karaduman,4,ArapKaraduman,4,ceza,1,cocuk,5,ÇOCUK,7,DÜNYA,11,Enver Hoca,4,Erdal Boyoğlu,5,Features,2,Garbis Altinoglu,4,GENÇLIK,7,GÜNCEL,7,Hamit Taqvai,1,Hasan Oguz,7,Hasanali Koroglu,1,Hüseyin Yanaç,14,Individual,1,Irak,1,ibrahim okcuoglu,10,ibrahimokcuoglu,10,ihd,1,İran Komünist İşçi Partisi,1,İran Komünist-işçi Partisi,1,İs,1,İŞÇİ-SENDİKA,8,İŞÇİ-SENDİKA HABERLERİ,12,J.İ. STALİN,3,Jozef Stalin,2,KADIN,11,Karl Marks,1,Kent-Doğa,2,Kitap,5,KÜLTÜR-SANAT,20,KÜTÜPHANE,28,Lenin,5,mahkeme,1,MAKALELER,9,Mao Zedong,2,Mektup,3,Mike Pompeo,1,ogrenci,1,Pompeo,1,SAĞLIK,3,Selahattin Ürün,1,StaffPick,1,Stanford Üniversitesi,1,TPI Kompozit,1,Tutsaklardan,1,Ufuk Bektas Karakaya,1,video,13,Videolar,14,VİDEOLAR,14,Viladimir İliç Lenin,8,YAZARLAR,80,
ltr
item
Özgürhabernet: LENİN’İN “VASİYETNAMESİ" VE “HERGELE” TROÇKİ
LENİN’İN “VASİYETNAMESİ" VE “HERGELE” TROÇKİ
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhznpzyRQUe-eJoEd7hpnUmohP6J6fDQlnA21eocsKt5r6bDYTqp6jTR48oYJ2Obmcwl01OjN0isfXkYySVxeBFxWGnT-JK7IhA5fE5xTTxt5mAUNylMAG4l8vHbawhSqSCUuoeKiti1gOO/s200/ibrahim_okcuoglu.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhznpzyRQUe-eJoEd7hpnUmohP6J6fDQlnA21eocsKt5r6bDYTqp6jTR48oYJ2Obmcwl01OjN0isfXkYySVxeBFxWGnT-JK7IhA5fE5xTTxt5mAUNylMAG4l8vHbawhSqSCUuoeKiti1gOO/s72-c/ibrahim_okcuoglu.jpg
Özgürhabernet
https://ozgurhabernet.blogspot.com/2020/01/leninin-vasiyetnamesi-ve-hergele-trocki.html
https://ozgurhabernet.blogspot.com/
https://ozgurhabernet.blogspot.com/
https://ozgurhabernet.blogspot.com/2020/01/leninin-vasiyetnamesi-ve-hergele-trocki.html
true
2439240422895684185
UTF-8
Loaded All Posts Not found any posts VIEW ALL Readmore Reply Cancel reply Delete By Home PAGES POSTS View All RECOMMENDED FOR YOU LABEL ARCHIVE SEARCH ALL POSTS Not found any post match with your request Back Home Sunday Monday Tuesday Wednesday Thursday Friday Saturday Sun Mon Tue Wed Thu Fri Sat January February March April May June July August September October November December Jan Feb Mar Apr May Jun Jul Aug Sep Oct Nov Dec just now 1 minute ago $$1$$ minutes ago 1 hour ago $$1$$ hours ago Yesterday $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago more than 5 weeks ago Followers Follow THIS PREMIUM CONTENT IS LOCKED STEP 1: Share to a social network STEP 2: Click the link on your social network Copy All Code Select All Code All codes were copied to your clipboard Can not copy the codes / texts, please press [CTRL]+[C] (or CMD+C with Mac) to copy Table of Content